Kırklar Cem´i
Hz. Muhammed, atı Burak ile bir gece Mirac’a çıkar. Cenab-ı Hak ile 90 bin kelam konuşur. Bunun 30 bini sırrı hakikat olup Hz. Ali’de kalır.
Miraç’ta Hz. Muhammed’e; süt, bal ve elma verildiği rivayet edilir. Bal aşka, süt sevgiye elma ise dostluğa işaret eder.
Hz. Muhammed, Mirac’a çıkarken yoluna bir kükremiş aslan çıkar. Aslan yolunu keser. Gaipten bir ses (nida) gelir. “Parmağındaki yüzüğü aslanın ağzına atması” istenir. Hz. Muhammed böyle yapar aslan sakinleşir, yoluna devam eder. Hz. Muhammed, Cenab-I Hak ile görüştükten sonra şehre döner. Yolda bir dergâha rastlar.
Merak edip gidip kapısını çalar. İçerdeki ses; “Kimsiniz?” der. Hz. Muhammet ise; “Ben peygamberim içeriye girmek istiyorum” der. Kapı açılmadan içerden gelen ses; “Peygamberliğini git ümmetine yap. Bizim aramıza peygamber sığmaz” der.
Hz. Muhammed kapıdan ayrılıp yürümeye başlayınca gaipten gelen ses ayrılmamasını kapıyı yeniden çalmasını ama anıtı farklı vermesini söyler.Hz. Muhammed yine kapıyı çalar: İçerden yine; “Kimsiniz” diye sorulur. Bu kez Hz. Muhammed; “Bende sizden biriyim. Bir insanım. Sizi görmek istedim” der. Bu yanıttan sonra kapı açılır.
Hz. Muhammed içeri alınır. İçerden “Hoşgeldin sefa getirdin, uğur getirdin” diyerek karşılarlar. Hz. Muhammed içerde oluşmuş bir meclis görür. Hatta sayımını da içinden yapar. Tam 39 kişi vardır. Üstelik bu meclis kadın ve erkeklerden oluşmuştur. Bunların 22’si erkek 17’si kadındır.
Hz. Muhammede yer gösterilir. O’da gösterilen yere oturur. Hz. Ali’de meclistedir. Hz. Muhammed tesadüfen Ali’nin yanına oturur.
Hz. Muhammed sorar. “Size kimler denir?” der. “Bize Kırklar denir” diye yanıt alır. “Ama burada 39 kişi saydım” der. “Selman-ı Pak Can Parstadır”denir. “Peki sizin ulunuz, büyüğünüz, küçüğünüz kim” diye sorar Hz. Muhammed. Gelen yanıt şöyle olur: “Bizim küçüğümüz, büyüğümüz yoktur. Küçüğümüz de uludur, büyüğümüz de uludur. Birimiz kırkımız, kırkımız birimizdir” denir. Bunun üstüne Hz. Muhammed meclisten bunu kendilerine kanıtlamalarını söyler. O sırada Ali kolunu uzatır ve gömleğini sıyırır. İçlerinden biri “destur” diyerek bıçağın ucu ile kolunu hafif kanatır. Kolundan bir damla kan akar. Onu, her can’ın kolundan birer damla kanın gelmesi izler. 40. canın bir damla kanı da pencereden içeri gelir. Bu ise Selman-ı Pak’ın kanıdır.
Sonra Hz. Ali kolunu bağlar, hepsinin kanaması durur.
Selman-ı Pak, Parstan dönüşte bir üzüm tanesi getirir. O’nu Hz. Muhammed’e verir ve bölüştürmesini ister.
Hz. Muhammed verilen kapta üzüm tanesini ezer, çıkan dem meclisteki kadınerkek canlara dağıtılır. Kırklar üzüm suyunu içerler. Hep birlikte mest olurlar.
“Ya Allah” deyip semah dönerler.
Hz. Muhammed’de onlara katılır. Büyük bir coşku ile vecd halinde semah dönülürken Hz. Muhammed’in başından sarığı (imamesi) düşer. Kırk parçaya bölünür.
Kırklar parçaları bellerine bağlarlar, kemerbest olurlar. Hz. Muhammed, Kırklar Meclisi’ne pirlerini sorar. “Pirimiz Ali’dir” derler. Böylece, Hz. Muhammed, Ali’nin de orada olduğunu öğrenmiş olur.
Hz. Ali, Hz. Muhammed’in yanına gelir. Hz. Muhammed, Hz. Ali’nin parmağında, Mirac’a giderken “aslana” verdiği yüzüğü (hatemi) görür. Ali’ye sarılır, O’nu bağrına basar.
(Buyruk, Yayına hazırlayan: Fuat Bozkurt)
Biz kırklarız taptığımız Ali’dir
Kırkımızın herbiri cömert velidir
Şah-ı Merdan cümlemizden uludur
Medet Allah, ya Muhammed, ya Ali
..
Kırklar meydanına vardım
Gel beri ey can dediler
İzzet ile selam verdim
Gir işte meydan dediler
Kırklar bir şerbet içtiler
Can ile baştan geçtiler
Cezbe-i aşka düştüler
Ettiler kırklar semahı
Kaynak: AABF Köln